Psikiyatrik hastalıklar, bireylerin duygusal durumlarını ve davranışlarını kontrol etme yetilerini kaybetmeleriyle ilişkilendirilen rahatsızlıklardır. Bu tür bozuklukların ortaya çıkmasında aşırı stres, travmatik yaşantılar, genetik yatkınlıklar ve çevresel faktörler önemli rol oynar. Bununla birlikte psikiyatrik tablolar genellikle ani gelişim göstermez. Hastaların çocukluk döneminde ya da yaşamlarının önceki evrelerinde çeşitli travmatik deneyimlere maruz kalmış olma olasılığı yüksektir. Bu nedenle psikiyatrik bozuklukların kökeninde biyopsikososyal faktörlerin farklı bir etkileşim içinde olduğu düşünülür.
“Psikiyatrik hastalıklar neden olur?” sorusuna ise beyindeki kimyasalların dengesizliğinden kaynaklanabilir, şeklinde yanıt vermek mümkündür. Beyindeki serotonin dengesizlikleri toplumda sıkça rastlanan depresyon, panik ve anksiyete ataklarına yol açabilir. Bununla birlikte daha ileri düzey rahatsızlıklarda beyin aktivitelerinde anormallikler gözlemlenebilir. İlgili rahatsızlıklar, klinik ortamda teşhis ve tetkiklerle belirlendikten sonra uzman gözetiminde tedavi yöntemlerine başlanması oldukça önemlidir.
Psikiyatrik hastalıklar, bireyin iradesi dışında gelişen ve duygusal, bilişsel ya da davranışsal işlevlerini olumsuz etkileyen durumlardır. Bu tür rahatsızlıklar, bireyin günlük yaşamını önemli ölçüde kısıtlayarak yaşam kalitesinde düşüşe neden olur. Hastalar, yaşadıkları semptomların normal dışı olduğunu fark edebilecekleri gibi bazen bu durumu inkar ederek hastalığı kabul etmeme eğiliminde olabilirler. Kabul etmeme durumu, tanı ve tedavi sürecini zorlaştırır. Bu nedenle tedaviye uyum sağlamak için profesyonel desteğe ihtiyaç duyulabilir.
Tedavi edilmediğinde psikiyatrik bozukluklar zamanla ilerleyebilir ve bireyin ailevi, sosyal, mesleki ya da akademik hayatında önemli problemler yaşamasına neden olabilir. İlgili süreç, rahatsızlığın kronikleşmesine ve bireyin işlevselliğinde kalıcı bozulmalara yol açar. Bu bağlamda psikiyatrik belirtiler gösteren bireylerin uzman tarafından kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulması, altta yatan etkenlerin tespit edilmesi ve uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi hastanın eski işlevselliğine dönmesi açısından kritik önem taşır.
“Psikiyatrik hastalıklar nelerdir?” sorusuna; psikoterapinin yeterli olmadığı ve ilaçla tedavinin gerektiği rahatsızlıkların tümüdür, şeklinde cevap verilebilir. Depresyon, sosyal fobi ve anksiyete kaygı bozuklukları halk arasında en yaygın görülen psikolojik sorunlardır. Psikiyatrik hastalıklar listesi aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır:
● Obsesif-kompulsif bozukluk
● Panik ve yaygın anksiyete bozukluğu
● Akut ve travma sonrası stres bozukluğu
● Dikkat eksikliği ve hiperaktivite
● Alkol ve madde bağımlılıkları
● Bipolar bozukluk
● Somatoform bozukluklar
● Şizofreni
“Ağır psikolojik hastalıklar nelerdir?” sorusuna ise insan yaşamını derinden etkileyen ve klinik tedavi gerektiren rahatsızlıklardır, şeklinde yanıt verilebilir. İlgili rahatsızlıkların ortak özelliği bireyin düşünce, duygu, davranışlarını köklü bir şekilde değiştirmeleri ve sosyal yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltmalarıdır.
Toplumda nadir görülen psikiyatrik hastalıklar arasında bipolar bozukluk ve şizofreni de yer alır. İlgili hastalıklar, nadir olmalarının yanı sıra en tehlikeli ve ciddi psikolojik rahatsızlıklar arasındadır. Ayrıca tedavi süreçleri de daha özel ve karmaşık olabilir. Bununla birlikte psikolojik hastalıkların akut ve kronik yani geçici veya kalıcı olarak adlandırılmaları mümkündür.
Psikolojik hastalıklar listesi içerisinde ilk sırada yer alan depresyon, toplumun büyük bir bölümünde görülebilir. Yapılan araştırmalar, kadınların erkeklere kıyasla daha fazla depresif olma eğiliminde olduğunu gösterir. Bununla birlikte ergenler, gençler ve orta yaş grubundaki bireyler de depresyon açısından risk grubundadır. Ayrıca ilerleyici bir nitelik taşıdığı için bireyin yaşamını önemli ölçüde etkilemeden kontrol altına alınması da son derece önemlidir.
Depresyon, herhangi bir sosyal nedene bağlı olmak zorunda değildir. Beyin kimyasındaki birtakım bozukluklar depresyonun temelini oluşturur. Örneğin; serotonin ve nörotransmitterlerin dengesizliğiyle depresyon belirtileri yaşanabilir. En yaygın semptomlar ise yorgunluk, umutsuzluk ve önceden ilgi duyulan alanlara isteksizliktir. Semptomlar, terapilerle kontrol altına alınsa da kimi zaman ilaç tedavisine başlanması da gerekebilir.
Sosyal fobi, bireyin aktif ortamlarda baskı hissi ve rahatsızlık duyması durumunu ifade eder. İlgili fobiye sahip kişi, başkaları veya belirli bir grup tarafından yargılanma endişesi taşır ve yoğun kaygı hisseder. Ayrıca çocukluk döneminde yaşanan utanç verici olaylar veya toplum önünde meydana gelen travmatik deneyimler de sosyal fobinin gelişiminde etkili olabilecek önemli faktörler arasındadır.
Psikiyatrik hastalıklar ve damgalama birbiriyle ilişkili iki önemli durumdur. Bu sebeple sosyal fobi yaşayan insanların herhangi bir durumdan ötürü yargılanmaktan korkmaları olağandır. Din, dil, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelimler dolayısıyla sosyal fobi yaşama olasılığı daha yüksektir. Bireylerin sosyal yaşamlarında özgüven kazanmaları ve topluma karışmaları için BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) ya da klinik tedavilerin uygulanması gerekebilir.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk, düşünce ve davranışlar üzerinde etkili olan en zor psikolojik hastalıklar arasındadır. Bireylerin istemsiz düşüncelere kapılmasına neden olur ve zamanla davranışlarını da değiştirmelerine yol açar. Mikrop korkusu, temizlik takıntısı veya belirli bir hareketin sürekli tekrarı Obsesif-Kompulsif Bozukluğun (OKB) belirtilerinden bazılarıdır.
Rahatsızlık yaşayan bireylerin davranışları karakteristik özellikler taşıyabilir. Örneğin; mikropların hastalığa yol açacağını aşırı takıntı haline getiren bir kişi, günde defalarca elini yıkama eğiliminde olabilir. Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) ileri düzeye ulaştığında frontal korteks ve striatum bölgelerinde anormal aktivitelerin gözlemlenmesi durumunda ilaç tedavisine başvurulabilir.
Panik ve anksiyete bozukluğu, beklenmedik anlarda ortaya çıkan ve genellikle olumsuz düşüncelerle birlikte gelen bir rahatsızlıktır. Bireyi kötü düşüncelerinin yanı sıra çarpıntı, terleme ve nefes darlığı gibi fiziksel semptomlarla da etkiler. Atak geçiren bir kişinin yaşadığı belirtiler nedeniyle kalp krizi geçirdiğini düşünmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Ataklar bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyerek çalışma verimliliğini düşürebilir ve sosyal izolasyona neden olabilir.
Panik ve anksiyete, yaygın olarak kadınlarda görülen psikolojik hastalıklar arasındadır. Düzenli adet döngüleri sırasında kadınların stres seviyeleri artabilir ve kaygı düzeylerinin yükselmesine yol açabilir. Ayrıca toplumsal roller, aile içi şiddet ya da istismar kadınların yaşamlarını ciddi şekilde olumsuz etkileyerek panik atak, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğuna neden olan faktörler arasındadır.
Akut ve travma sonrası stres bozukluğu, kişinin duygusal anlamda zorlandığı birtakım olaylar neticesinde ortaya çıkar. İlgili duruma neden olan en önemli faktörler arasında cinsel saldırı, şiddet, savaş, doğal afet ve kazalar yer alır. Bununla birlikte yaşanan olaylar zihinde tekrar eder ve anıların devamlı göz önüne gelmesine neden olur. Ayrıca travma sonrası stres bozukluğunun olaydan hemen sonra veya belirli bir süre ardından ortaya çıkma ihtimali vardır.
TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu), tetikleyici unsurlarla bireyin atak yaşamasına sebep olabilir. Zihindeki belirli, bir anıyı hatırlatan görsel, ses veya sohbet sırasında geçen diyalog dahi kişinin travmasını tetikleyerek yoğun duygusal hisler yaşamasına yol açabilir. Dar alanda kapalı kalan kişinin klostrofobi geliştirerek asansöre binmekten korkması, bu duruma bir örnektir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite, çocuklarda en sık görülen psikolojik hastalıklar arasındadır. Rahatsızlık; dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik, heyecan durumu, aşırı konuşma ve cümle kurma güçlüğü gibi belirtilerle kendini gösterir. Ek olarak çocukların olaylara ani tepkiler vermesi, sabırsızlık göstermesi ve düşünmeden hareket etmesi de hiperaktivitenin belirtileri arasında yer alır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) yetişkinliğe kadar devam etmesi de mümkündür.
DEHB, çocukların öğrenme zorlukları yaşamalarına ve okulda başarısız olmalarına yol açabilir. Okula uyum sağlama konusunda zorluk yaşayan DEHB’li çocuklar, uzun süre dikkat gerektiren görevleri tamamlamak konusunda da başarılı değildirler. Böyle bir durumda öğretmenler sıklıkla öğrencilerin dikkatlerinin dağılmasından şikayet ederler. Ayrıca çocuklar gruba uyum sağlayamadıkları için yalnızlık hissi yaşayabilir ve yaşıtları tarafından dışlanma riski ile karşılaşabilirler.
“Psikiyatrik hastalıklar genetik mi?” sorusuna; alkol ve madde bağımlılıkları gibi sosyal yaşamla ilgili olan psikolojik rahatsızlıklar kalıtsal değildir, şeklinde yanıt verilebilir. Sosyal yaşamı nedeniyle alkol ve madde bağımlısı olan bireyler genellikle çevresinden ya da yaşadığı diğer olaylardan dolayı bağımlılıkla karşı karşıya gelebilir.
Alkol-madde bağımlıları maddeden mahrum kaldıklarında hırçın, agresif ve umutsuz bir tutum sergileyebilirler. Bireyler, maddeleri tükettikten sonra aşırı mutluluk veya derin bir üzüntü hali yaşayabilirler. Bu tür durumlarda bağımlılıktan kurtulmak için vücudun detoksifikasyon sürecine girmesi gerekir. Tıbbi gözetim altında gerçekleştirilen rehabilitasyon ve benzeri tedavi yöntemleriyle bağımlılıklardan kurtulmak mümkündür.
Bipolar bozukluk, toplumun yaklaşık %2'sini etkileyen ve genellikle 15-40 yaş aralığında görülen bir psikolojik rahatsızlıktır. Ani ruh hali değişimleri bipolar bozukluğun en belirgin özelliğidir. Hastanın mani ve depresyon olarak adlandırılan iki farklı dönem yaşamasıyla karakterizedir. Mani döneminde hasta; aşırı mutlu, sevecen ve sosyal etkileşimlere açık bir tutum sergiler. Ardından gelen depresyon döneminde ise birey; mutsuzluk, soyutlaşma, üzüntü ve umutsuzluk hissi yaşar.
Genetik sebebiyle beyinde psikolojik hastalıklar gelişmesi mümkündür. Bipolar bozukluk da aileden gelen yatkınlık sebebiyle ortaya çıkabilir. Anne, baba, veya kardeş gibi birinci dereceden yakınlarda görülmesi, ailedeki diğer bireylerin aynı psikolojik rahatsızlıkla karşılaşma olasılığını artırır. Oldukça riskli olabilen bipolar bozukluk, klinik ortamda ilaç kullanımıyla tedavi edilebilir. Bu sayede hastanın kontrol altında olması, kan düzeylerinin incelenmesi ve ilaç yan etkilerinin izlenmesi mümkün olur.
Somatoform bozukluklar, vücutta gerçek bir hastalık olmamasına rağmen kişinin buna inanmama durumudur. İlgili durumu yaşayan bireylerin nefes darlığı, ağrı ve kronik yorgunluk gibi durumlara aşırı duyarlılığı ön plandadır. Ayrıca bireyler ilgili semptomları yoğun bir şekilde yaşarlar fakat bir sorun olmamasına rağmen hasta olduklarına inanmaya devam ederler.
Somatoform bozukluklar genellikle stres ve algı değişikliği sebebiyle görülür. Ayrıca her hasta, durumu farklı şekillerde deneyimler. Söz konusu inançlar yoğun veya hafif seyredebilir. Doktora gitse dahi hasta olmadığına inanmayan birey, sürekli endişe duyarak sosyal yaşamını da olumsuz etkiler. Böyle bir durumda sorunun psikiyatri tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Şizofreni, en tehlikeli psikolojik hastalıklar arasında yer alır ve psikiyatri doktorları tarafından yakın takip edilmesi gerekir. Olmayan nesnelerin görülmesi, duyulması ve hatta hissedilmesi söz konusudur. Hastalar, içlerinde bir sesin onlarla konuştuğunu iddia ederler. Bununla birlikte sürekli izlendiklerini ve diğer insanların onlara tuzaklar kuracağına inanırlar.
Şizofreni durumunda kişinin önceden ilgi duyduğu hobi, sanat veya iş önemini yitirir. Ardından şiddetli bir sosyal geri çekilme başlar. Bunun yanı sıra duygusal ifadeleri azalır ve topluma girmekte zorlanır. Hastayı ve ailesini zorlu düzeyde etkileyen şizofreninin semptomlarını kontrol altına almak için antipiskotik ilaçların kullanılması büyük önem taşır. Sesleri susturan ve halüsinasyonları ortadan kaldıran ilgili ilaçların düzenli kullanımı kritik öneme sahiptir.
Psikiyatrik hastalıklar belirtileri arasında ilk olarak duygu durumun ani değişimi yer alır. Kişinin aşırı üzüntü ve mutsuzluk yaşaması en yaygın belirtiler arasındadır. Bununla birlikte psikolojik rahatsızlıkların belirtisi olabilecek durumlar aşağıda verilmiştir:
● Kişinin yaşam sevincini kaybederek boşluğa düşmesi
● Sürekli endişelenmesi ve korkusunu dile getirmesi
● Ruh halinde ani iniş-çıkış meydana gelmesi
● Dikkat dağınıklığı ve odaklanma sorunu yaşaması
● Gerçekliği olmayan konularda inanç geliştirmesi
● Yakın geçmişi dahi aklında tutamaması
● Sosyal ortamdan kaçınarak evde vakit geçirmesi
● Sorumluluklarını yerine getirmeyerek ertelemesi
● İş ortamına ayak uyduramaması ve insan ilişkilerinde sorun yaşaması
Davranışa etki eden psikolojik OKB gibi rahatsızlıklarda kişinin bir hareketi tekrarlaması da söz konusudur. Örneğin; ütünün fişini defalarca kontrol etmesi, el yıkama ve diş fırçalama gibi aktiviteleri aşırı düzeyde gerçekleştirmesi önemli belirtiler arasındadır.
“Psikiyatrik hastalıklar nasıl teşhis edilir?” sorusuna; ilk olarak anamnez, gözlem ve testlerle tanı konur, şeklinde yanıt vermek mümkündür. Hastanın yaşam öyküsü, ailesindeki psikolojik hastalık geçmişi ve semptomlarla ilgili her türlü bilgi tanı sürecinde kritik öneme sahiptir. Semptomların sıklığı ve karakteristik özelliği de tanı sürecinde oldukça önemlidir.
İlk etapta bir teşhis konulması mümkün olmasa da gözlem yoluyla süreç kolaylaşır. Bireyin duygusal durumu, ruh hali, sosyal yaşantısı ve semptomlarına karşı geliştirdiği tutum da önemli bir fikir verir. Bununla birlikte psikolojik testler uygulanarak sınıflandırma yapılır. Ancak psikolojik rahatsızlıklar karmaşıktır ve teşhis süreleri hastanın durumuna göre değişebilir.
Psikolojik rahatsızlıkların teşhis süreçleri tıbbın ilerlemesiyle birlikte de değişime uğrayabilir. İlgili süreç hakkında daha fazla bilgiye psikiyatrik hastalıklar kitabı içeriklerinden ulaşmak mümkündür. Tıp öğrencileri de en güncel psikiyatrik hastalıklar PDF içerikleriyle daha kapsamlı ve geçerliliğini koruyan tanı yöntemlerine erişim sağlayabilir.
Psikiyatri hastalıkları, terapi yöntemlerinden farklı olarak doğrudan ilaç kullanımıyla tedavi edilir. İlgili ilaçlar hastanın semptomlarını hafifletir ve normal düzeyde hissetmesini sağlar. Psikiyatride ilaç tedavisi çeşitleri aşağıdaki gibidir:
● Antidepresanlar, depresyon ve anksiyete tedavisinde kullanılan ilaçlardır. Hastaların büyük bir kısmı antidepresanlarla tedavi edilir.
● Antipsikotikler, şizofreni ve bipolar gibi ağır rahatsızlıklarda semptomları önlemek için tercih edilen ilaçlardır.
● Stabilizatörler, bipolar bozuklukta mani ve depresyon ataklarını hafifleten, lityum ve valproat içeren ilaçlardır.
● Anksiyolitikler, bağımlılık riski taşıyan fakat anksiyete kaygı bozukluğuna sahip kişilerin yaşam kalitesini artıran ilaçlardır.
Çeşitli psikolojik sorunlar kariyer ve akademik hayatta da kişinin ilerlemesi önünde engel olabilir. Bireyin sağlıklı kararlardan uzaklaşmasına neden şizofreni ve benzeri psikiyatrik hastalıklar memurluğa engel teşkil ettiği için de klinik tedavilerin önemi büyüktür.
Psikiyatrik hastalıkların tedavi süreci, rahatsızlığın türü ve şiddet derecesine bağlı olarak farklılık gösterebilir. Anksiyete ve depresyon gibi durumlar genellikle daha hızlı bir şekilde tedavi edilir. Ancak şiddetli ataklar için uzun vadeli antidepresan ve anksiyolitik kullanımı gerekebilir.
Tedavi süreci, hastalığın akut ve kronik oluşuna göre değerlendirilebilir. Akut olanlar birkaç hafta veya ay sürdükten sonra geçme eğilimindedir. Ancak kronik hastalıklar uzun süreli tedaviler gerektirir. İlgili hastalıkların tedavisinin ömür boyu sürmesi de mümkündür.
İstanbul psikiyatri tedavi talep eden hastalar ve aileleri için önemli bir merkez olarak kabul edilir. Hastalıkların hem tanı hem tedavi süreçlerini kolaylaştırmak için alanında donanımlı ve deneyimli bir psikiyatristle görüşmek önem taşır. Bu bağlamda Üsküdar Altunizade’de görev yapan Uzm. Dr. Muzaffer Öztosun, A’dan Z'ye psikolojik rahatsızlıklar konusunda geniş bir uzmanlığa sahiptir.
GATA Askeri Tıp Fakültesi mezunu olan Uzman Doktor Muzaffer Öztosun hastalarına bedensel, ruhsal ve zihinsel sağlık konularında etkili tedavi yöntemleri uygular. Hem İstanbul'da hem de Türkiye’nin çeşitli illerinde hastaları bulunan Dr. Öztosun’un kliniğine randevu almak için iletişim bilgilerine ulaşabilir ve ilk muayeneyi planlayabilirsiniz.
ŞİMDİ ARA!
+90 542 474 44 48ŞİMDİ SOR!
+90 542 474 44 48